Nüfus, Demografi ve Nüfus Politikası Nedir?
Nüfus, belirli bir zamanda sınırları tanımlı bir bölgede yaşayan insan sayısıdır.
Demografi, dünyada veya bir ülkede bulunan nüfusun yapısını, durumunu, dinamik özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.
Nüfus Politikası, ülkelerin kendi insan kaynaklarını daha nitelikli ve işlevsel hale getirmek için uyguladıkları programlardır.
NÜFUS POLİTİKASI NEDEN UYGULANIR?
Nüfus bir ülkenin kalkınmasında en önemli etmenlerden biridir. Ancak ülkelerin kalkınmasında nüfus miktarından çok nüfus özellikleri önemlidir. Nüfus artış hızının yüksek olduğu gelişmemiş ülkelerde başta ekonomik olmak üzere sosyal ve kültürel birçok sorun ortaya çıkmıştır. Buna karşın nüfusun çok az arttığı veya azaldığı gelişmiş ülkelerde ise bu durum ülke varlığını ve geleceğini tehdit etmektedir. Bu nedenle ülkeler nüfusun belli oranda, sorun yaratmadan artışını sağlamak için çeşitli nüfus politikaları uygulamaktadır.
Nüfus politikaları ile ülkeler; nüfusun niteliğini, niceliğini ve dağılımını bilinçli olarak değiştirmeyi hedeflemektedir.
Günümüzde ülkelerin nüfus artış hızları ve nüfus özellikleri ile kalkınmaları arasında ilişki kurulmaktadır.
Farklı nüfus özelliklerine sahip olan ülkeler farklı nüfus politikaları uygulamaktadır.
Dünya’da genel olarak uygulanan 3 çeşit nüfus politikası vardır:
1-Nüfus artış hızını azaltmaya yönelik uygulanan nüfus politikası:
Çin, Hindistan, Kenya, Endonezya gibi ülkelerde uygulanır. Bu ülkelerde çocuk ve genç nüfusun fazla olması birçok soruna neden olmaktadır.
2-Nüfus artış hızını yükseltmek için uygulanan politika:
ABD, Kanada ve Avrupa ülkeleri gibi nüfusu özellikle genç nüfusu hızla azalan ülkelerde uygulanır. Bu ülkelerde üretici nüfusun azalması ve yaşlılık sorununu ortaya çıkarmıştır.
3-Nüfusun nitelik ve niceliğini iyileştirmek amacıyla uygulanan nüfus politikası; özellikle gelişmekte olan ülkelerde uygulanır. Bu ülkelerde bir taraftan aile planlaması ile nüfus artış hızı düşürülmeye bir taraftan da nüfusun nitelik ve niceliği iyileştirilmeye çalışılmıştır.
NÜFUS POLİTİKASI NEDİR? ÜLKELERİN FARKLI NÜFUS POLİTİKASI UYGULAMALARININ NEDENLERİ NELERDİR?
Nüfusun sayısal artışını ekonomik ve sosyal açıdan çelişmesini belirleyen ilkeler nüfus politikasını oluşturur.
Dünya’nın farklı ülkelerinde nüfus politikalarının uygulanması bir dizi kararlara çeşitli politikalar arasındaki öncelik ve dengelere bağlıdır. Bazı ülkeler nüfusun artış hızını tekrar yükseltme eğilimindedir. Görüldüğü gibi ülkelerin uyguladıkları nüfus politikaları zaman içinde değişmektedir.
Yaş bağımlılık oranı bir ülkede çalışan her 100 kişinin bakmakla yükümlü olduğu kişi sayısıdır. Gelişmemiş ülkelerde genç nüfusun fazla olması nedeniyle yaş bağımlılık oranı yüksektir.
TÜRKİYE’DE UYGULANAN NÜFUS POLİTİKALARI
Planlı dönem başlangıcından bu yana, kalkınma planları ile nüfus politikasının yasallaştığı görülmektedir. 1960’larda D.P.T.’nin kurulması ile D.P.T. ve Sağlık Bakanlığı tarafından 1960 öncesi nüfus artışını teşvik eden pronatalist nüfus politikasının değiştirilmesi üzerinde tartışmalar başlatılmıştır.
1. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yeni bir nüfus politikasından söz edilmektedir. Hızlı nüfus artışının ekonomik gelişmeyi engellediği görüşünden hareketle, nüfus planlamasına dayalı bir nüfus politikasının gereği sunulmuştur. Bu politika antikontraseptif yasaların değiştirilmesini, sağlık personelinin nüfus planlaması konusunda, isteyenlere gebeliği önleyici yöntemler konusunda bilgi verilmesini kontraseptiflerin(doğum kontrol aracı) ücretsiz dağıtımını içermektedir.
2. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ise, konuya yaklaşım açısı değişmekte, “nüfus planlaması” deyiminin yerini “aile planlaması” deyimi almaktadır. İkinci plan döneminde konuya bakış açısı değişirken aynı zamanda hükümetlerin ilgisinin azaldığı izlenmektedir.
3. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ise aile planlamasının sağlık hizmetlerinde ayrılamayacağını dolayısıyla ana ve çocuk sağlığı ile aile planlaması hizmetlerinin birleştirilmesi gereği ortaya konmuş ve ilgili kuruluşlar arası işbirliğine önem verilmesi kararlaştırılmıştır.
4. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda sosyal, ekonomik ve demografik faktörlerin karşılıklı etkilerini ve nüfus politikasının, sosyal ve ekonomik politikaların bir türevi olduğu vurgulanmıştır. Yüksek bebek ölüm hızının ve yetersiz ana-çocuk sağlığı hizmetlerinin birer nüfus sorunu olduğu belirtilmiştir. Ayrıca aile planlamasının, ana-çocuk sağlığı hizmetleriyle birlikte ele alınması gereği üzerinde durulmuştur.
5. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ise belirgin bir aile planlaması uygulaması dile getirilmemiştir. Temel ilkenin nüfus kalitesinin yükseltilmesi olduğu belirtilmiştir.
6. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yüksek nüfus artışının istenen ekonomik büyüme ve sosyal gelişmeyi engellediği görüşünden hareketle, nüfus artış hızını azaltmaya yönelik politika ve programların uygulanması öngörülmüştür.
7. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ise hızlı nüfus artışının, bireylerin refah açısından daha fazla pay alabilmesini ve ekonominin değişim sürecinin daha hızlı gelişmesini engellediği, sürdürülebilir kalkınma çabalarını güçleştirdiğini, konut, sağlık, eğitim ve alt yapıya olan ihtiyacı arttırdığı belirtilmektedir. Ayrıca aile planlaması hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve hizmet sunumunda etkinliğin arttırılması ihtiyacının önemini koruduğu vurgulanmaktadır. Stratejinin temel yapısal değişim projeleri bölümünde, birey refahını daha hızlı arttırabilmek için nüfus artış hızını yavaşlatmak ve kalkınma hedefleriyle uyumlu bir nüfus yapısını oluşturmak temel amaç olarak yer almıştır ve tatbik edilmiştir.
Cumhuriyetten Önce Nüfusun Durumu
Türkiye tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen 1071 tarihinden ‘başlayarak hatta bu tarihten evvel, doğudan boylar halinde ülkemize sokulan göç dalgaları Anadolu’yu bir yerleşme alanı haline getirmiştir. Bu yerleşme dolayısı ile nüfuslanma, Doğu Anadolu’dan başlayarak kademeli bir şekilde batıya doğru yüzyıllarca devam etmiştir. Bu devirdeki nüfusumuz fetihler ve doğudan gelen göçlerin de etkisiyle sürekli çoğalmış, 18. asırda (Gerileme Devrinde) fethedilen toprakların tekrar kaybedilmesine bağlı olarak, hem nüfusumuz azalmaya başlamış, hem de tekrar doğuya doğru hareketlenmiştir. Bu nüfus akımı (Balkanlardan Anadolu’ya) günümüze kadar devam etmiştir. Selçuklular ve Beylikler dönemine ait nüfusumuzun Nicel ve Nitelik yönleri pek bilinmemektedir.
Osmanlılar devrinde, bugünkü anlamda nüfusumuzun sosyo-ekonomik yönleri en ince ayrıntısına kadar incelenmemiş, dolayısıyla periyodik nüfus sayımlan yapılamamıştır. Bununla birlikte bazı demografik bilgilere rastlayabiliriz. Ömer Lütfi Barkan; 1445 yılından bu yana 30-40 yıl aralıklarla nüfus ve arazi tahminlerinin yapıldığını ve bunların zamanın birer istatistik kütüğü özelliğini gösterdiğini ve bu defterler incelendiğinde; 1520-1530 yılları arasında Mısır, Irak, Tuna nehri ve öteki Avrupa toprakları hariç nüfusumuzun 11.3 milyon olduğunu ifade etmektedir. Reşat Aktan’a göre ise aynı dönemde nüfusun 60 milyon olduğu ifade edilmektedir.
Osmanlılar döneminde: 1831-1844-1856 ve 1878 yıllarında askerî ve vergi gücünün tespiti maksadı ile sayımlar yapılmış fakat yapılan bu sayımlar ya sınırlı alanları kapsamış veya sadece erkek nüfusu dikkate alınmıştır. Bu sebeple demografik ihtiyaçlar tam karşılanamadığı için genel olarak bilimsel bir anlam ifade etmemektedir. 1844’de nüfusun 36.5 milyon, 1884 yılında ise 28.9 milyon olduğu Ö. Celal Şart, tarafından ifade edilmektedir .
1923-1963 Yılları Arasındaki Politikaların Dayanak Noktaları
Fazla nüfusun bir ülke için askeri ve siyasi güç
Tarımda makineleşmenin yetersiz olması nedeniyle
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı nedeniyle erkek insan gücüne çok fazla ihtiyaç olması
Türkiye’nin hızla kalkınmak zorunda olması
Hızlı çoğalma ile ülkedeki sosyal iş bölümü ve ihtisaslaşmayı sağlamak
Türkiye’de ölüm oranının yüksek olması nedeniyle nüfustaki azalmanın doğumlardaki artışla önlenmeye çalışılması
Türkiye’nin tabii kaynaklarını işletmek, uygulanan tekniği modernleştirmek nüfus miktarının azalması
Tifüs ve sıtma gibi hastalıkların yaygın olması sağladığı ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin özgürlüğünü ettirmesinin bir şartı olduğu düşünceleri
UYGULANAN POLİTİKALAR
1960 Yılına Kadar İzlenen Politikalar Çeşitli Sosyal, Ekonomik Ve Hukuki Önlemlerle Desteklenmiştir. Bu Önlemleri Şöyle Sıralayabiliriz:
Fazla çocuk sahibi olan ailelerin yol vergisinden muaf tutulması (1929)
Nüfus arttırma politikası ile doğum evi kurmak, fakir vatandaşlara ücretsiz ilaç dağıtmak (1930)
Altı ya da daha fazla çocuklu ailelere vergi muafiyetinin getirilmesi (1931)
Nüfus artışını istenilen seviyeye çıkartmak, anne ve bebek ölüm oranlarını düşürmek için alınması gerekli önlemleri araştırmak üzere nüfus komisyonunun kurulması (1932)
Göçleri teşvik etmek amacıyla göçmenlere gümrük muafiyeti getirilmesi (1934)
Yurt Dışından Gelen Göçmenlerin;
Ülke geneline dağıtımı ve yerleştirilmesi
Ekonomik ilgi alanlarına göre, çok düşük faizli ve uzun dönemli krediler verilmesi
Çok çocuklu ailelere hazineye ait topraklardan tarla bağışlanması (1936)
Evlenme yaşının erkekler için 17,kızlar için 15’e indirilmesi (1938)
Düşük ve gebeliği önleyici ilaç ve araçların satılması, kullanılması ve bu konuda eğitim ve propaganda yapılmasının yasaklanması
Türkiye’de nüfusun az olması sorununu ulusal bir politika olarak ele alan Atatürk’te halk sağlığının korunması ve güçlendirilmesi, ölümlerin azaltılması, nüfusun arttırılması önemle vurgulanmıştır.
Planlı dönem başlangıcından bu yana, kalkınma planları ile nüfus aile planlamasının birlikte uygulandığı görülmektedir.1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı ve Sağlık Bakanlığı tarafından 1960 öncesi nüfus artışını teşvik eden nüfus politikasının değiştirilmesi üzerinde tartışmalar başlatılmıştır. Hızlı nüfus artışının iktisadi gelişmeye engel olduğu ileri sürülmüştür.
Politikaların Dayanak Noktaları
1950 sonrasında sağlık hizmetlerinin gelişmesiyle ölüm oranının azalmaya başlaması
Tarımda makineleşme
Orduda insan gücünden çok silah gücünün ön plana çıkması
Nüfus artışı, 1.Beş Yıllık Kalkınma Planında (BYKP) bir sorun olarak tanımlanmakta ve nüfus artış hızını azaltıcı tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Sosyal Yönleriyle Nüfus Politikaları
1963 yılında Bakanlar Kurulu tarafından Büyük Millet Meclisi’ne sunulan Nüfus Planlaması Kanun Tasarısı 10 Nisan 1965 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak, 557 sayılı Nüfus Planlaması Kanunu adıyla yürürlüğe girmiştir. Nüfus Planlaması Kanunu’nun temel hükümleri aşağıdaki gibidir:
Madde 1: Nüfus planlaması fertlerin istedikleri sayıda ve istedikleri zaman çocuk sahibi olmaları demektir. Bu husus gebeliği önleyici tedbirlerle sağlanır. Tıbbi zaruretler dışında gebelik sona erdirilemez veya sterilizasyon veya kastrasyon ameliyesi yapılamaz.
Madde 2: Nüfus planlaması zaruretinin duyurulması ve bu hususlarda eğitim, öğretim ve uygulama Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nca hazırlanacak bir yönetmelik esaslarına göre askeri, resmi ve gönüllü teşekküller ile işbirliği yaparak yürütülür.
Bu amaçla Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı özel teşkilat kurmaya ve gebeliği önleyici ilaç ve araçları ihtiyacı olanlara parasız ve maliyetinden aşağı fiyatla vermeye veya verdirmeye veya sattırmak için tedbir almaya yetkilidir.
Nüfus planlamasında kullanılacak ilaç ve araçların niteliği ile uygulamaya ait yönetmelik Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından aralarında tıp fakülteleri öğretim üyelerinin de bulunduğu bir komisyon yazılı görüşleri alınmak suretiyle hazırlanmıştır.
Diğer taraftan sosyal yönleri dikkatlice uygulanacak nüfus politikalarında ele alınmadığı zaman; gecekondu, anarşi, işsizlik, boşanmalar, adi polisiye olaylardaki artış, sosyal patlamalar giderek hız kazanır.
Ekonomik Yönleriyle Nüfus Politikaları
Hızlı nüfus artışını hedef alan Türkiye’nin ilk nüfus politikası bu amacını şu iki ekonomik nedene dayandırıyordu. Birincisi Türkiye’nin boş duran tabi kaynaklarını işletmek, uygulanan tekniği modernleştirmek, ikincisi ise, hızlı çoğalma ile ülkedeki sosyal iş bölümü ve ihtisaslaşmayı sağlamak.
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda hızlı nüfus artışının milli gelir artış hızının önünde olması nedeniyle meydana gelecek ekonomik sorunları önleme amacını taşıyan bir nüfus politikası izlemiştir. Nüfus artış hızı milli gelirdeki artış hızı önünde olduğu sürece;
Ekonomik gelişmenin bir ölçüsü olan kişi başına gelir artışı ağırlaşacaktır.
Hızlı nüfus artışı yatırımların niteliğini etkileyecek, ekonomik yatırımlar yerine demografik yatırımların yapılması zorunlu kılacaktır.
Ülkenin küçük yaşlardaki nüfusu arttığından, tüketim ihtiyacı da artacaktır.
İş gücü arzı konusunda problemler çıkacaktır.
Bu nedenlerden dolayı hızlı gelişmeyi sekteye uğratacak hızlı nüfus artışını daha da düşürerek söz konusu ekonomik konulara çözüm bulmak istenmiştir. Öte yandan İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da aynı politikanın izlendiği görülmektedir. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ise; konunun uzun dönemde çözümlenmesi gereken bir sorun olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca, zamanla değişen ve gelişen sosyo- ekonomik yapıyı yüksek doğurganlığın etkileyeceği görüşüne yer verilmektedir.
Siyasi Yönleriyle Nüfus Politikaları
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 1922 yılında Atatürk tarafından yapılan bir konuşmada politik nedenlerden dolayı ülkenin nüfusunu arttırma yönünde bir politika izlendiği görülmekte ve bu politikanın dayanak noktalarını şunlar oluşturmaktadır:
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı nedeniyle erkek nüfus miktarının azalması
Avrupa ülkelerinin Birinci Dünya Savaşı’nın insan kırımı üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek üzere hızlı nüfus artışı politikası izlemeleri
O tarihlerde Türkiye’de ölüm oranlarının yüksek olması nedeniyle nüfustaki azalmanın doğumlardaki artışla önlenmeye çalışılması
Fazla nüfusun bir ülke içindeki siyasi ve askeri güç sağladığı ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin özgürlüğünü devam ettirmesinin bir şartı olduğu düşünceleri sayılabilir.
Bu dönemde hızlı nüfus artışını sağlamak için bir takım önlemler alınmıştır. İlk kez 1929 yılında 5 çocuktan fazla ailelerin yol vergisinden muaf tutulduğunu görüyoruz. Bundan başka 1930 yılında 6 ve daha fazla çocuklu ailelere bir madalya verilmesi kabul edilmiştir. Ayrıca ülkede çocuk kaybını önlemek amacıyla 1936 yılında T.C. Kanunları’na çocuk aldırma işlemlerini ağır cezaya çarptıran müeyyideler getirilmiştir.
Başlangıçtan 1950-1960 yılları da dahil olmak üzere nüfus politikasında bir değişiklik olmamıştır. 1950 yılında iktidara gelen yeni hükümet nüfusun fazlalaşmasını isteyen bir politik tutum izlemiş, fakat artışı sağlayacak herhangi bir etkili politika uygulamasına geçmemiştir.
1960’larda Türkiye’de nüfus politikası alanında önemli sayılabilecek bazı gelişmeler olmuştur. 1963-1967 yıllarında uygulamaya konulan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yeni bir nüfus politikası oluşmaya başlamıştır. Bu yeni politika hızlı nüfus artışının ekonomik kalkınmayı olumsuz olarak etkilemesini önlemeye yönelik bir amaç taşımaktadır. Bunun için gebeliği önleyici araçların ithalini ve satılmasını önleyen kanunların değiştirilmesi, isteyenlere bilgi verilmesini ve başlatılacak programları uygulayacak kişilerin eğitilmesi öngörülmüştür. Nüfus planlaması alanındaki hizmetleri yürütmek için 1965 yılında Sağlık Bakanlığı’na bağlı Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Nüfus Planlaması Kanunu ile ‘’kişilere istediği zaman istediği sayıda çocuk sahibi olma özgürlüğü tanınmıştır’’. 1968’de uygulamasına geçilen İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda politika ‘’aile planlaması’’ olarak değişmiştir.
1973’ten sonra uygulanan Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda hızlı nüfus artışı, uzun dönemde çözümlenmesi gereken sorun olarak ele alınmakta ancak konuya ilişkin herhangi bir politika ve önleme rastlanmamaktadır.
TÜRKİYE’NİN KALKINMA PLANLARINDA NÜFUS POLİTİKALARI
1.BEŞ YIL (1963-1967)
Nüfus Meselesi
Nüfusla iktisadi gelişme arasındaki sıkı bağıntı, gelişme planlarında nüfus eğilimlerine ve politikasına büyük bir ağırlık verilmesini gerektirir. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, geri kalmış ülkelerin çoğunda ölüm hadleri hızla düşmekte, fakat doğum hadleri pek değişmemektedir. Böylece nüfus artış hızı gittikçe büyümektedir. Bu durum iktisadi gelişme çabalarını kösteklemektedir. Çünkü iktisadi gelişme, en basit deyimle, adam başına düşen milli gelirin artmasıdır. Akilli gelir belirli bir hızla artmakta iken nüfusta aynı hızla artarsa adam başına düşen gelir seviyesinde hiçbir değişme olmaz. Bu yüzden fakir ülkelerin bir kısmı, geliri arttırma çabalarının yanında nüfus artışını yavaşlatmak için de uğraşmaktadır.
Türkiye’de nüfus büyük bir hızla artmaktadır. İktisadi gelişme hızının mümkün olduğu kadar büyük olması da bir milli politika haline gelmiştir. Bu sebeple nüfus politikamızda bir değişikliğe şiddetle ihtiyaç vardır.
Bugünkü Nüfus Politikası:
Cumhuriyet Hükümeti başlangıçta haklı olarak nüfus arttırma politikasını benimsemiştir. Bir yandan ölümler azaltılmaya çalışılacak, bir yandan da doğumlar kolaylaştırılacak ve arttırılacaktır. Ölümleri azaltma aslında sadece nüfus arttırma politikasının bir aracı olarak düşünülemez. İnsanları daha sağlam ve daha uzun ömürlü yapmak başlı başına bir hedeftir. Şu halde nüfusu arttırma politikamızın asıl önemli yönü doğumlarla ilgili olanıdır.
1930 yılında doğumları arttırma ve kolaylaştırma görevi Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile Sağlık Bakanlığı’na verilirken aynı kanunla ‘’ilkaha mani veya çocuk düşürmeye vasıta olup Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletince tayin olunacak alat ve levazımın ithal ve satışı’’ yasak edilmiştir. 1926 tarihli Türk Ceza Kanunu kasten çocuk düşürmek ve düşürtmeyi suç saymış, 1936 yılında kanunun ilgili faslında yapılan değişikliklerle kısırlaştırma ve gebelik önleyici bilgileri yayma da yasak edilmiştir.
Nüfus Artışı:
1927 sayımında 13 milyon 648 bin kişi olarak tespit edilen Türkiye nüfusu 1960 sayımı geçici sonuçlarına göre 27 milyon 830 bin kişidir, İki sayım arasındaki artış yüzde 104 tür. Yıllık ortalama artış hadleri İkinci Dünya Savaşı yılları dışında hemen her dönemde yüksektir. Daha da önemli olan nokta savaştan sonra nüfus artış hadlerinin büyük bir yükselme göstermesidir. 1940-1945 döneminde yıllık artış haddi binde 10,6 iken 1945-1950 de binde 22 olmuş, 1950-1955’de binde 28,1’ e ve 1955-1960’da binde 29,5 e yükselmiştir. Bu son artış hadleri dünyadaki en yüksek artış hadleri arasındadır.
Nüfus artış haddinin yüksekliğinde ve son dönemlerde büsbütün yükselmesinde yurda giren göçmenlerin etkisi önemsizdir. Artışın sebebi doğumlarla ölümler dengesine bağlıdır. Doğum ve ölüm hadlerinin gerçek gidişini gösterecek istatistikler ya olmadığı, ya da eksik ve yetersiz olduğu için durumu tam bir kesinlik ve doğrulukla tespit mümkün değildir. Ancak eldeki verilerin değerlendirilmesi şu sonuçları vermektedir.
a)Türkiye Cumhuriyeti’nin ölümleri azaltma politikası esas olarak başarılıdır, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hastalık ve ölümle mücadele alanındaki yeni buluşların etkisi bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük olmuştur. Böylece savaş yıllarından bu yana ölüm hadleri hızla hızlı bir düşme göstermiştir. Savaş yıllarında binde 20’nin üstünde olduğu tahmin edilen kaba ölüm hadlerinin 1945-1950, 1950-1955 ve 1955-1960 dönemlerinde sırası ile binde 17,binde 14,8 ve binde 12 yakınlarında olduğu tahmin edilmektedir.
b)Doğum hadleri pek az değişme göstermiştir. 1935 den bu yana kaba doğum hadleri binde 40’ın biraz üzerindedir. Sadece savaş yıllarında önemli sayılacak bir düşme vardır. Bu da o dönemin özel şartlarından ileri gelmektedir. 1950-1955 döneminde ise kaba doğum hadlerinin en yüksek olduğu (binde 42,7) tahmin edilmiştir.
Şu halde ölüm hadleri hızla düşerken doğum hadlerinin düşmemesi, hatta belki de hafif bir yükselme göstermesi nüfus artış hızındaki ilerlemenin ana sebebidir.
Hızla Artışın Yarattığı Sorunlar:
Bugün Türkiye’de nüfusun çok hızlı artması iktisadi gelişme çabalarını güçleştirmektedir. Planda ana hedef olarak milli gelirin her yıl yüzde 7 arttırılması kabul edilmiştir. Bu oldukça yüksek bir artış hızıdır ve fedakarlığı gerektirir. Ancak yüzde 7’lik bir artışın ifade ettiği gelişme, yani adam başına düşen gelirin artış hızı, sadece yüzde 4’tür. Çünkü nüfus yüzde 3 yakın bir hızla artmaktadır. Nüfus daha küçük bir hızla artsa idi ya gelişme hızı yani adam başına düşen gelirin artış hızı daha büyük olacak, ya da aynı gelişme hızı daha az fedakarlıkla sağlanacaktır.
Bundan başka bugünkü yasak hükümlerinin sebep olduğu büyük sayıda can kaybı ve ıstıraplara da işaret etmek gerektir. Bugün Türkiye’de ilkaha mani olmak isteyen çok sayıda vatandaş son derece ilkel ve tehlikeli yollara başvurmaktadır, önlenemeyen gebeliklerin gene son derece tehlikeli yollarla sona erdirilmeğe çalışıldığı da bir gerçektir.
Yapılan bir araştırma bunun köylerde yılda yaklaşık olarak 12 bin kadının ölümüne sebep olduğunu göstermiştir.
Yeni Nüfus Politikası:
Bir zamanlar çok haklı sebeplerle kabul edilmiş olan nüfusu mümkün olduğu kadar hızlı arttırma politikası bugünün şartlarına uygun değildir. Bu bakımdan bugünkü politikanın nüfus planlamasını yasaklayan yönü hemen değiştirilecektir. Bu hem nüfus artış hızının biraz yavaşlamasını hem de çocuk nüfus oranının küçülmesini sağlayacaktır.
Burada nüfus planlamasının mahiyeti hakkında bir açıklama yapmak yerinde olacaktır. Nüfus planlaması bazı çevrelerde bir yanlış anlama sonucu olarak çocuk sahibi olmada bir devlet müdahalesiyle karıştırılmaktadır. Oysa nüfus planlaması, ailelerin istedikleri sayıda ve istedikleri zamanda çocuk sahibi olmalarını kolaylaştıran demokratik bir usuldür.
Yeni nüfus politikasıyla ilgili tedbirler şunlardır:
a)Gebelik önleyici bilgilerin yayılmasını ve gebelik önlemekte kullanılan araç ve ilaçların ithal ve satışını yasaklayan kanun hükümleri kaldırılacaktır.
b)Sağlık hizmetlerinde çalışan personele(doktor, hemşire, ebe, hemşire yardımcısı, sağlık memuru) nüfus planlamasıyla ilgili olarak gereken bilgiler verilecektir. Bu, hem ilgili okul ve kurslarda bu konuda yeni dersler konularak, hem de normal okul ve kurs safhasını geçirmiş personeli yeniden kurslara çağırarak yapılacaktır.
c)Bu kimseler gerekli bilgiyi ve parasız dağıtım söz konusu olduğu hallerde malzemeyi isteyenlere vermekle ödevli olacaktır.
d)Mevcut imkanlardan faydalanılarak nüfus planlaması eğitimi yapılacaktır.
e)Gerekli araç ve ilaçların ucuza ithali, yurt içinde imali ve muhtaç olanlara parasız dağıtılması imkanları araştırılacaktır.